FERÎDüDDÎN ATTÂR-ı Nişaburî
1158 yılında Nîşabur’da dünyaya gelen Ferîdüddîn Ebu Hâmid Muhammed b. Ebubekir İbrahim-i Attâr-ı Nîşaburî, İran klasik edebiyatının en ünlü mutasavvif şairlerindendir. Attar’ın sade ve derin anlamlı şiirleri tarih boyunca hakikat yolunu arayanları maksutlarına yönlendirmiştir. Attar’ın, mistik kavramları ifade etme biçimi lirik ve akıcı üsluptadır. Attâr’ın aşk şiirleri ve irfani terennümleri İslâm dünyasının engin edebiyatına apayrı bir renk katmış ve okuyucularını adeta mest edip hayran bırakmıştır.
Bazı tezkire yazarları Attâr’ın yüzden fazla eseri olduğu kanaatindedirler. Bu rakam abartılı olsa da, bu keramet sahibi yüce arifin faziletlerini gölgeleyemez. Attâr’ın edebi kişiliğinin özellikleri genel olarak üç dönemde ele alınabilir: İlki; zirveye ulaşan temsili hikâyeler yazma dönemi, ikincisi; heyecan unsurunun şiirlerine yansıdığı dönem, üçüncüsü; irfan ve tasavvuf dünyasına adım attığı dönem.
Ona ait olduğu kesin bilinen eserlerden bazıları şunlardır:
Esrarnâme
Musibetnâme
Hüsrevnâme
Muhtarnâme
Mantıku’t-Tayr
Şiir Dîvanı
Tezkiretü’l-Evliya
Bu yüce şairin ünü uzun yıllardan beri İran sınırlarını aşarak Türkiye başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Onun eserlerine yazılan şerhler, nazireler, haşiyeler ve yapılan tercümeler, bunun açık göstergesi olmakla beraber, bu şairin ne denli büyük bir şahsiyet olduğunun da kanıtıdır.
Attarı’n Bazı eserleri Türkçeye çevrilerek çeşitli yayınevleri tarafından Türkiye’de neşredilmiştir.
Alman oryantalistler başta olmak üzere çoğu Batılı oryantalistlerin de büyük hayranlık ve ilgiyle karşıladıkları, merhum Üstat Ali Kahhari Kirmani tarafından yapılmış bir şaheser olan Attar-ı Nişaburi’nin heykeli, İran’nın Nişabur şehrinde bu büyük arifin Anıt karının yeşil alanında dikilmiş bulunuyor.