HAKANİ-i ŞİRVANİ
Müslüman bir baba ve Nesturî bir anneden olan Efzaluddin İbrahim bin Ali Bedîl-i Hakani-i Şirvanî, M.1141 yılında Şirvan şehrinde doğdu. Tabip ve âlim olan amcası, Kafiyuddin Ömer bin Osman’ın yanında okumaya başladı ve her daim onun himayesi altında oldu. Çok geçmeden dönemin bilim ve edebiyat sahalarında zirveye ulaşmayı başardı, özellikle de şiir sahasında harıkuladde bir yetkinliğe erişti. Bu yetkinlik sayesinde sanat ve şiir eserleri yaratan Hakanî Lisanü’l-Acem (Acemin dili) lakabını aldı. Amcasının vefatının ardından Ebu’l-Alâ Gencevi’nin hizmetinde bulundu.
Gencevi, kızını onunla evlendirdikten sonra Hakanî mahlasını ona önerir ve Şirvanî bu tarihten itibaren şiirlerinde Hakani mahlasını kullanmaya başlar. Kısa bir süre sonra onunla üstadı arasında ortaya çıkan bazı anlaşmazlıklardan dolayı üstadını hiciv etmeye başlar.
Birçok ülkeyi gezen Hakani iki kez Kâbe’yi ziyaret etmiş ve bu ziyaretler sırasında çok güzel kasideler yazmıştır. Gezilerinin birinde, bu gün Irak sınırları içerisinden bulunan Medain şehrini ziyaret eden Hakani, 1190 yılında bilinmeyen bir nedenle hapse düşer ve 8 ay Rey zindanında tutulur. Hapiste geçirdiği günlerde yazdığı kasideler son derece acı ve hüzünlü duygular içerir.
Reşidüddin Vatvat, Cemaleddin-i İsfehanî, Mucirüddin-i Bilkâni, Felekî-i Şirvanî, Esirüddin-i Ahsiketi ve Nizami-i Gencevi onunla aynı asırda yaşayan ünlü şairlerdendir ve aralarında bir takım yazışmaların olduğu tarihi belgelerce kaydedilmiştir.
Hakanî , M. 1216 yılında Tebriz’de vefat eder ve cenazesi Tebriz’deki Şairler Mezarlığı’nda torağa verilir.
Başlıca eserleri: Dîvan-ı Eş’ar, Tuhfetu’l-Irakayn , Münşeât, Hatmu’l-Garâib