Dünya Camiler Günü
50 yıl önce Mescid-i Aksa ile ilgili yaşanan olayın bir daha asla tekrarlanmaması adına camileri koruma günü her yıl Müslümanların zihninde camilerin korunması gerektiğinin önemini yeniden canlandırır.
21 Ağustos, İslam ülkeleri takviminde Uluslararası Camiler Günü olarak kabul edilmektedir. Bu isimlendirmenin sebebi, 50 yıl önce Müslümanların ilk kıblesi olan El Aksa Camii”nde bir olayın meydana gelmesidir. O tarihte Mescid-i Aksa” aşırıcı bir Yahudi tarafından ateşe verildi ve bazı kısımları büyük hasarlara maruz kaldı. Bunun üzerine her yıl tüm Müslümanların bu trajik hadiseyi anımsadıklarından dolayı başta El-Aksa Camii olmak üzere tüm camilerin korunmasına önemle özen gösterilsin diye, 21 Ağustos Günü ” Dünya Camiler Günü” olarak ilan edilmiştir.
Filistin işgalinden sonra Mescid-i Aksa”nın durumu
El- Aksa Camii’nde meydana gelen 1969 ‘daki yangın hadisesi , Kudüs şehrinin işgali ile bağlantılı olduğu katiyen bilinmektedir. Kudüs şehri ve El-Aksa Camii külliyesi, Filistin”in işgali zamanı öncesinden yani 1967 ‘ye kadar Filistinlilerin kontrolü altındaydı. 1967 ‘de, Siyonist rejimin ile Arapların altı günlük savaşının ardından, bu rejim, Batı Şeria ‘ya girdi ve Gazze Şeridi ‘ni işgal etti. Saldırıda işgal edilen alanlar arasında Doğu Kudüs ve El-Aksa Camii külliyesi de vardı. Siyonistler El-Aksa Camii”ni işgal ettikten sonra ilk olarak caminin kapılarını Müslümanlara kapattılar. Birkaç gün sonra da Filistinlileri bir millet olarak tanımamak için Bab -el-Magaribe hariç El- Aksa Camii kapılarının anahtarlarını Ürdün”e teslim ettiler ve Ürdün, o günden itibaren Mescid-i Aksa”nın mütevelli koruyucusu oldu. Bab-el-Magaribe”nin giriş kapısı o zamandan beri Siyonistlerin kontrolündedir ve Yahudi yerleşimciler bu girişten Mescid-i Aksa’ya girerler. Bu eylem, tüm İslam mezheplerine göre gayrimüslimlerin camiye girmesinin yasak olmasına rağmen sürdürülmektedır.
Cami yangını olayına bir bakış
21 Ağustos 1969’da Doğu Kudüs ve El-Aksa Camii”nin Siyonistler tarafından işgal edilmesinden iki yıl sonra, “Dennis Michael Rohan” adlı Avustralyalı bir Yahudi turist Kudüs’e gidip “Bab el-Magaribe” girişinden El-Aksa Camii”ne girdi. Rohan, Mescid-i Aksa’ya girdikten sonra yanıcı bir maddeyle camiyi ateşe verdi. Bu sırada da Siyonist rejim, Mescid-i Aksa’nın suyunu kesti , itfaiye araçlarını da o kadar geç sevk etti ki onlar ancak yangın kontrol altına alındıktan sonra olay yerine varmış oldular. Neyse ki El- Halil bölgesinden gelen Filistin itfaiye araçları camiye ulaşıp yangını söndürmeye çalıştılar. Bu arada Filistinliler kıyafetleri ve sıradan malzemeleriyle yangını söndürmeye çalıştılarsa da pek başarılı olamamışlardı. Sonuç itibariyleYangına müdahale etmenin yavaşlığı ,ayrıca yangında kullanılan yanıcı maddelerin kuvvetli olması yangının hızla yayılmasına ve cammi’nin büyük ölçüde hasar görmesine neden olmuştur.
Bu yangının sonucunda caminin “Cami- el-kabli” olarak bilinen doğu cephesi , ayrıca Nureddin- el-Zanagi minberi olarak bilinen tarihi minber tamamen yandı. Saf gümüşten yapılmış kadim bir eser olan kubbe de ciddi şekilde hasar gördü. Zakaria Sunağı, Erbain kürsüsü, içi ahşaplı kubbe, harem bölümündeki iki ana sütun, renkli mermerli mihrap, vitraylı 48 ahşap pencere , çok sayıda lamba da caminin iç süslemeleriyle birlikte bu yangında tahrip olan bölümlere örnek olarak gösterilebilir.
Siyonist rejimi “Rohan”ı tutukladı ancak akli dengesinin yerinde olmadığını ileri sürerek onu Avustralya”ya geri gönderdi.
Tepkiler
Olayın ardından 25 Eylül 1969′ da 30 İslam ve Arap ülkesinin liderleri ortak bir görüşe varmak adına Rabat’ta bir toplantı yaparak İslam Konferansı Teşkilatı”nın kurulmasına karar verdiler. Bu teşkilatın kurulması İslam ülkeleri halkının tek vücut olarak protesto gösterilerini yaparken BM Güvenlik Konseyi’nin 271 sayılı kararıyla 11 oyla onaylandı. Bu karar üzerine Siyonist rejiminin Kudüs kentindeki geneldurumu değiştirmeye yönelik yürüttüğü tüm eylemleri kınandı. Son olarak 1976′ daki ” Kudüs Fonu”nun kurulması da bu olayın beraberinde getirdiği diğer sonuçlardan oldu.
Caminin onarımı yangından bir yıl geçtikten sonra El-Aksa Sivil Heyetinin kurulması ile başlatılmış ve tüm hasarların giderilmesine yönelik çalışmalar 1986 yılına kadar devam etmiştir.
Golda Mair”in dikkat çekici sözleri
Siyonist rejiminin dönem başbakanı Golda Mair olaydan kısa bir süre sonra, “Mescid-i Aksa”nın alev aldığı gece sabaha kadar uyumadım, İsrail”in yok olacağını düşündüm. Sabah olunca Arapların derin uykuda olduklarını fark ettim” dedi.
Golda Mair”in açıklaması, Siyonistleri cesaretlendiren noktanın, onların aşağılayıcı eylemlerine karşı Arapların kuvvetli bir tepki göstermemeleri ve güçsüzlük intibası bırakan tavırlarının olduğunu gösteriyordu. Bu güçsüzlük o kadar bariz ve dikkat çekiciydi ki, Siyonistlerin bile daha güçlü tepkiler bekledikleri tahmin edilmekteydi.