İslam Cumhuriyeti, halk ile İslamı birbirine bağlıyor
İran milletinin sandıkta seçtiği “İslam Cumhuriyeti” sistemi halk ile İslam dinini birbirine bağlayan yeni bir demokrasi modelidir.
Bugün İran’da İslam Cumhuriyeti’nin büyük önderi İmam Humeyni'(r.a)in resmi olarak ilan ettiği “İslam Cumhuriyeti Günü”dür. 11 Şubat 1979’da İslam Devrimi’nin görkemli zaferinin ardından İmam Humeyni'(r.a)in daveti üzerine 30-31 Mart 1979 tarihinde ülkede İran İslam Cumhuriyeti Referandumu yapıldı. Halk oylamasında seçmenlerin yüzde 98,2’si İslam Cumhuriyeti sisteminin kurulmasına “evet” oyu verdi.
“İslam Cumhuriyeti” ilk kez, halk demokrasisi ile İslam kavramını birbirine bağlamıştır. Bu demokrasi, Batı kaynaklı demokrasi modellerine benzemiyor. Baskı araçları ve hatta özel teşvikler kullanmadan seçmenlerin gerçek katılımıyla kurulan yeni bir demokrasi modelidir.
Suudi Arabistan gibi bazı Arap ülkelerinde seçimler temel olarak anlamsızdır, bazılarında ise sadece diktatörlere destek amaçlı formalite olarak yapılmaktadır.İran İslam Cumhuriyeti, tüm siyasi tanımlamalar ve modellerin aksine yurt içi ile yurt dışına ulusal ve İslami inançları kapsayan değerli bir paket sunmuştur.
Son 40 yılda, İran’daki iç sorun olarak sayılabilinecek herhangi bir siyasi veya sosyal olay, uluslararası arenada önemli bir odak merkezi haline gelmiş, çünkü özellikle bazı ülkeler İran İslam Cumhuriyeti’ni halk demokrasisi ve İslam arasında önemli bir bağ kurabilen eşsiz bir model olarak görmüştür.
İran’da seçimler konusu Batı ülkelerindeki modellerden farklıdır. Batı anlamındaki seçimler yalnızca yönlendirilmiş demokrasinin özelliklerine dayanır. Halbuki İran İslam Cumhuriyet sistemii ve liderleri, İslam ile halkın birbirinden kopmayacağına inanıyor ve iki kelimenin bitişik olarak kullanılmasına saygı duyuyor.
Fars Körfezi’ne kıyıları olan Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunda siyasal literatüründe seçimler için bir kavram ya da kelime yoktur, hatta siyasi sürecin en alt seviyeleri bile onlarda görülmüyor. Bir kurum için sıradan bir yönetici seçimi, hiyerarşik yapı ve hakimiyet bağımlılıkları sürecine dayalıdır.
Çoğu Arap ülkesi yüzde 98 rakamını her zaman siyasi yapılarının göstergesi olarak benimsemiştir. Bu herhangi bir seçimde altın bir sayı olduğu anlamına geliyor. Fakat özgür seçimlerden yoksun olan Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi ülkeler İran’daki seçimler hakkında büyük ölçüde haber ve analiz yayınlıyor. Neden İran’daki seçimler ABD başta olmak züere Batı ülkeleri ve bölgedeki ortakları için çok önemli ve İran’a karşı kara propaganda yürütülüyor?
Bu soruya tek ve özlü cevap, İslam Devrimi zaferinden önce ve sonra İran’ın birçok Arap ülkesinin aksine, otorite ve gücünü her zaman halk ve İslam’dan aldığı gerçeğinde bulunabilir. Birçok Arap ülkesi siyasi iktidar ve güçlerini Siyonist rejim ve Amerikalılar gibi yabancı unsurlardan alıyor. Ancak İran İslam Cumhuriyeti, siyasi, askeri ve sosyal kararlar için halk desteğinin çok önemli olduğuna inanıyor. Böylece çoğu zaman seçimler gibi süreçlerde milletin iradesi tecelli ediyor.
Ulusal törenler, dini münasebetler, ve seçimlere halkın büyük katılımı sadece İran İslam Cumhuriyeti’nin iç ve dış konularla ilgili tutumunu güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda İslami Direniş Ülkeleri ve bölge halkına da güç ve umut verir.